Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | kanıtlamaya çalışmak | argue f. | ||
There are those who argue that the existence of nuclear weapons has helped to maintain peace. Nükleer silahların varlığının, barışın sürmesine yardımda bulunduğunu kanıtlamaya çalışanlar var. More Sentences |
||||
Genel | kanıtlamaya çalışmak | reason f. | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | kanıtlamaya çalışmak | get at f. | ||
Idioms | ||||
Deyim | kanıtlamaya çalışmak | make out f. |
Türkçe | İngilizce | |
---|---|---|
Idioms | ||
Deyim | kanıt sunmak yerine tartışarak kanıtlamaya çalışmak | beg the question f. |